Salih Tuğ, "Başıma Gelenler"
(İstanbul, 2024, s. 255-256)
Fethi Gemuhluoğlu'nun Daveti ve Yüksek islam Enstitüsü Müdürlüğü Görevim
İslam Yüksek İslam Enstitüsü, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 1959'da kurulmuş, rahmetle andığım Nihad Çetin ve Bekir Kütükoğlu gibi kimselerin müdürlüğü idaresinde 1969'a kadar gelmiştir. Doçentliği vermemin ertesinde, rahmetli Fethi Gemuhluoğlu beni evden telefonla aradı, "Tebrik ederim , doçent oldun ama seni bir vazife bekliyor." dedi. "Ne gibi bir vazife?" dedim. "Yüksek İslam Enstitüsü müdürlüğüne hazır oll!" dedi. "Fakat ben çalışan bir adamım, oralarda vakit geçiremem!" gibi mazeretler sayıp dökmeme rağmen, "Sen hazırlıklarına devam et!" dedi bana. Hakikaten de Milli Eğitim bakanlığı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne müracaat ederek bana ikinci görev olarak Bağlarbaşı'nda faaliyet gösteren Yüksek İslam Enstitüsü müdürlüğünü teklif etti. Kabul etmek zorunda kaldım. Enstitü'nün mevcud haliyle ayakta durması, fizik şartlarının mükemmelleşmesi, kütüphanesinin zenginleşmesi ve öğretim görevlilerinin daha bilgili, birikimli hocalardan oluşması için faaliyetlerimi sürdürmeye çalıştım. Tabii ders programları var. Ders programlarının geliştirilmesi ile ilgili Ankara'da toplantılar oldu. Bunların bir kısmına katıldım. Orada bütün enstitülerin eğitim-öğretim faaliyetlerinin ne şekilde olması gerektiğini ifade etmeye çalıştım. Bunları planlamaya çalıştık hep beraber.
Fuat Sezgin beni tanıyordu. Fethi Gemuhluoğlu da Fuat Sezgin'in yakın arkadaşı, onun vasıtasıyla beni tanıdı. Fethi Gemuhluoğlu'nun itimadını çekebilmek için illa onunla görüşüp konuşmak, hemhal olmak, arkadaşlık yapmak şart değildi. Onda fevkalade bir sezgi ve araştırıcılık ruhu vardı. Nerede kim var? Hangi köşede kim çalışıyor? Kim hangi kabiliyete sahip? Sadece ilahiyat ilimleriyle ilgili mesele değildi onun için, yetenekli kimseleri belli ve önemli mevkilere sevk etmeye çalışırdı.
(…)