SEZAİ KARAKOÇ VE FETHİ GEMUHLUOĞLU İLİŞKİLERİ - III
(Türk Edebiyatı, Eylül 2023)
Mehmet Erdoğan’ın Sezai Karakoç’un Hatıraları üzerinden Türk Edebiyatı Dergisi’nin Temmuz 2023 ve Ağustos 2023 sayılarında neşredilen her türlü haddi ve edebi aşan yazısını okuyunca yazmaya karar verdim. Yoksa kırmızılar.com da Hatırat yayınlanmadan önce çıkan yazım ile Hatırat yayınlandıktan hemen sonra çıkan yazımın, “Sezai Karakoç ve Fethi Gemuhluoğlu İlişkileri” açısından yeterli olduğunu düşünüyordum. Belki başka hususlara da değinmek gerekecek.
1-) Sezai Karakoç, Mehmet Erdoğan’a göre şairden çok düşünürdür: “Benim gözümde mütefekkir Sezai Karakoç, şair Sezai Karakoç’tan daha büyüktür artık.” Sezai Karakoç şair midir, mütefekkir veya düşünür müdür? Sezai Karakoç, hiç şüphesiz bir şairdi, İkinci Yeni şiirinin büyük şairiydi. Sezai Karakoç’tan daha büyük şairler var mıydı? Rasim Özdenören, hayatta olan bir büyük şaire, geleneğin yeniden üretimi konusunda Sezai Karakoç’tan daha başarılı olduğunu söylemişti. (Bu söz yayınlanmış olsa da, polemik mevzuu olmaması bakımından o yazıyı zikretmeyelim.)
2-) Peki, Sezai Karakoç özgün (orijinal) bir düşünür veya mütefekkir midir? Burada sözü araştırmacılara bırakalım: Meryem Sümeyye Özbayrak, “Sezai Karakoç Düşüncesinde Malik bin Nebi Etkisi” adlı makalesinde (Muhafazakar Düşünce Dergisi, Temmuz-Aralık 2022), şöyle yazmaktadır: “Bu yazı Karakoç’un Malik Bin Nebi’nin düşüncelerinden etkilenmesi meselesine odaklanmaktadır. Çalışmada Bin Nebi’nin ve Karakoç’un düşünceleri ele alınmış ve iki mütefekkirin düşüncelerindeki ortak vurgularına dikkat çekilerek bir etkinin olup olmadığı ortaya koyulmaya çalışılmıştır.” (s.117) Meryem Sümeyye Özbayrak, Malik Bin Nebi ile Sezai Karakoç'un arasındaki farklara şöyle işaret etmektedir: "Karakoç'un İslam dünyasının yaşadığı krize ve krizin içeriğine ilişkin bu ifadeleri onun düşüncelerinin bin Nebi'yle benzer vurgulara sahip olduğunu göstermektedir. Fakat burada bin Nebi'yle farklılaştığı bir yönünü de ortaya koymak gerekmektedir. Bin Nebi medeniyet krizini Sıffin Savaşıyla başlatırken Karakoç bu krizin zaman zaman ortaya çıksa da en yoğun halinin modern dönemde yaşandığını ifade etmektedir. Bunun temel sebebi bin Nebi'nin sufilik geleneğini bu krizin içine dahil etmesi ve tasavvufu ve dergah kültürünü İslam toplumlarındaki medeniyet krizinin temel sebeblerinden birisi olarak görmesiyken, Karakoç'un ise tasavvufi unsurları ve sufiliği krizin değil İslam medeniyetinin önemli unsurlarından biri olarak değerlendirmesidir. " (s.129) Meryem Sümeyye Özbayrak, makalesinde şu sonuca varmıştır: “Tüm bunlar neticesinde kendine özgü bir medeniyet yaklaşımı geliştiren Karakoç’un medeniyet meselesi temelinde Malik bin Nebi’den etkilendiğini söylemek mümkündür.” (s.135)
Ercan Yıldırım ise 2022 yılında yayınlanan "İmparatorluktan Ulus Devlete İslamcılık" adlı kitabında "1960 Dönemi"ni incelediği bölümünde, bir alt başlık olarak "Malik Bin Nebi Etkisi"ni inceler: "İslamcıların medeniyet görüşlerinde etkisi olan bir başka isim de Malik bin Nebi'dir. Bilhassa Sezai Karakoç'un diriliş ve medeniyet fikirlerinde tesirleri gözlenen Nebi'nin medeniyeti ele alışı Kutup'tan ayrı özellikler gösterir. (s. 236)”… “Bu görüşler pek çok kimse tarafından savunulmasına rağmen Türkiye'de medeniyet ve diriliş kavramlarına Sezai Karakoç çok daha fazla vurgu yapmıştır” (s. 238) ... Başka bir alt başlık olan "Sezai Karakoç, Diriliş ve Medeniyet"te şöyle yazılmıştır: "Malik bin Nebi'nin medeniyet anlayışı bağlamında geçmiş İslam Medeniyeti ütopyası ile tercüme hareketleri sonrasında ortaya çıkan İslam devleti kavramı arasında bağdaşmalar, Karakoç'un ideoloji tasarımının temel hareket noktalarıdır. Bu bakımdan Karakoç'un medeniyet anlayışında Soğuk Savaş şartlarının, komünizm, pozitivizm ve materyalizm karşıtlığının büyük payı vardır. Medeniyetin manevi niteliklerini vurgularken, cümlelerini oluşturan temel saik olarak Marksist materyalizm ve kısmen pozitivizm belirir. (Karakoç, 2005, 7-11)” (s.240) Diğer bir alt başlık olan "İslam ile İslam Medeniyeti Aynı Mı?" kısmında ise şöyle kaydeder: "Medeniyetlerin birbirine katkıda bulunmaları Batı Medeniyetine kadar gelmiştir. Karakoç'a göre Batı Medeniyeti pek çok hususiyetini İslam Medeniyetinden almıştır. (Karakoç, 2002, 20) Demek ki bugünkü Batı Medeniyetinin temellerinde İslam Medeniyetinin unsurları bulunur; medeniyetler arasındaki bu etkileşimlere bağlı olarak Batı Medeniyetini toptan reddetmekten ziyade Karakoç'un etkilendiği Malik bin Nebi'nin ifade ettiği gibi İslam Medeniyetini diriltmek için yine Batı Medeniyetinden işe yarayanları almak gerekir. Karakoç'un medeniyet görüşü İslamcıların Osmanlı dönemindeki "Batı'nın tekniğini alalım kültürünü değil" görüşünün daha ileri götürülmüş hali gibidir. Ayrıca son yıllarda Medeniyetler Çatışması tezi üzerinden Müslümanların medeniyetler arasındaki diyalog arayışlarında geliştirdikleri argümanlar Karakoç'un medeniyetlerin etkileşimli olduğu, birike birike bugüne geldikleri ve her medeniyetin temelinde öteki medeniyetlerden çok önemli unsurların bulunduğu şeklindeki fikirlere dayanır... Sezai Karakoç'ta izlenen medeniyetler birliği, Batı medeniyetinin de bu "insanlık medeniyeti"nin devamı olduğu dolayısıyla İslam Medeniyetinden önemli unsurlar aldığı görüşüne, Akif İnan şiddetle karşı çıkar: "... Şimdi biz onu alırsak kendi kaybettiğimize, kendi malımıza kavuşmuş oluruz, diye düşünürler... Şimdi bu anlayışın yanılgısı üzerinde duralım... Kısacası Batı Uygarlığı ile İslam Uygarlığı birbirinden farklı, hatta aykırı iki dünyayı belirler. Nasıl ki, İslam uygarlığının temelinde Yunan düşüncesi yoksa Batı uygarlığında da öylece İslam yoktur." (İnan, 2012,61) (Ercan Yıldırım, "İmparatorluktan Ulus Devlete İslamcılık", Ankara, 2022, s. 243)
Ercan Yıldırım ve Meryem Sümeyye Özbayrak, Sezai Karakoç düşüncesinin Malik bin Nebi’den kaynaklandığı kanaatine varmıştır. Ne var ki, Sezai Karakoç eserlerinde bu etkiye hemen hiç atıfta bulunmamıştır. Sezai karakoç'un hatıratında da bu büyük etki ve başka bir deyişle bu büyük borç, adeta değinilmeden geçiştirilmiştir: “Bir gün, Ergun Göze benden Malik bin Nebi’nin eserlerini nasıl bulacağını sormuştu. Malik bin Nebi’nin, ilk kez ismi, ülkemizde, eserlerinden bazı parçaların yayınlanmasıyla Diriliş’te duyulmuştu. O sebeple benden sorması normaldi, Ergun Göze’nin. Ben de Sait Mutlu’da olduğunu söylemiştim eserlerin. Gidip Sait Mutlu’dan almış. Sonra birkaç eserini çevirdi.” (Sezai Karakoç, Hatıralar II, 2022, s. 332). Sezai Karakoç'un bütün düşünce sistemini borçlu olduğu Malik bin Nebi gibi bir şahsiyetten ancak Ergun Göze ve Sait Mutlu gibi çevirmenleri dolayısıyla bahsetmesinin vefa kavramına ne kadar uzak durduğunu yazmak durumundayız.
3-) Bu noktada, Merhum Mustafa Miyasoğlu’ndan kıymetli bir anekdota yer vermek istiyorum: Fethi Gemuhluoğlu’nu ziyaret için Türkpetrol Vakfı’na giden Mustafa Miyasoğlu, odada Fethi Gemuhluoğlu ile Sezai Karakoç’un konuştuklarını öğrenince belki özel bir şey konuşabilecekleri düşüncesiyle içeri girmeye çekinir. Fethi Gemuhluoğlu Mustafa Miyasoğlu’nu farkeder, seslenir ve içeri girip oturmasını söyler. Konuşmanın bir yerinde Sezai Karakoç’un “Bana ‘Sezai’ diyorlar, ‘Sezai ağabey’ demiyorlar, Fethi Ağabey!” demesi üzerine, Fethi Gemuhluoğlu sadece tebessüm eder, hiç bir şey söylemez. Daha sonra, Yeni Sanat dergisinde Sezai Karakoç hakkında çıkan yazı (Eyüp Onart, “Sezai Karakoç’un Düzyazıları Üzerine Bir Yazı”, Yeni Sanat, Aralık 1973) üzerine, Fethi Gemuhluoğlu Yeni Sanat dergisi yönetimine Sezai Karakoç’a dair bir mektup gönderecektir. Aynı derginin Nisan 1974 sayısında yayınlanan bu mektupta, Sezai Karakoç için övgüler şöyledir: “Sezai son devirde kendine özgü değil, cümle için mürtefi bir noktadır. Doruktur. “Yeniden Dirilme”dir. Kıyamdır. Davettir ve Davete icabettir.” Daha sonra, Sezai Karakoç Fethi Gemuhluoğlu’nu 5 Ağustos 1974 tarihinde ziyaret eder ve Ruhun Dirilişi adlı kitabını “Aziz ağabeyimiz Fethi Gemuhluoğlu’na, Saygıyla.” diye imzalayarak takdim eder.
Sezai Karakoç Hatıralar’da bunlara değinmez, üstelik bu mektubu da çok farklı yorumlar, bu tavır da vefa kavramıyla hiç bağdaşmamaktadır.
4-) Son olarak, Sezai Karakoç’un hatıratında, Nuri Pakdil’in ismi hatırladığım kadarıyla Nuri Pakdil’in gençliğinde çıkardığı Hamle dergisi vesilesiyle bir iki satırda geçer. Mehmet Erdoğan’ın Sezai Karakoç’un yazmadıklarını yazmış gibi göstermesine ne denebilir, el insaf!