SEZAİ KARAKOÇ VE FETHİ GEMUHLUOĞLU İLİŞKİSİ
SALİH YILMAZ
(kirmizilar.com , 28.9.2022)
Edebiyat tarihi incelendiğinde dikkate değer konulardan biri de, sosyal hayatın içindeki birçok ilgili olayın zamanla gün yüzüne çıkmasıdır. Bugün hepsi vefat etmiş bulunan Necip Fazıl, Fethi Gemuhluoğlu, Sezai Karakoç ve Nuri Pakdil’in birbirleri ile olan ilişkileri göz önüne alındığında, aralarından en son vefat eden Sezai Karakoç’un Necip Fazıl Kısakürek, Nuri Pakdil, Fethi Gemuhluoğlu gibi tanınmış kişilerle ilişkileri hep inişli çıkışlı olmuş, zaman zaman bu ilişkiler kesintiye uğramıştır. Sezai Karakoç’un ahbabı olduğu çok sayıda isme küstüğü söylenmektedir. Mesela Sezai Karakoç’un Necip Fazıl ile ilişkileri, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okuduğu yılların hemen sonrasında 1954’den 1956’ya kadarki dönemde yoğunlaşır, ama Sezai Karakoç 1956’da Büyük Doğu yazı işleri müdürü ile kendi ifadesiyle “çirkin bir şekilde” tartışmasının ardından üstadı Necip Fazıl’a küser ve bu dargınlık 1959'a kadar sürer. (Büşra Sürgit, "Sezai Karakoç'un Hatıraları'ı Işığında Necip Fazıl Kısakürek Portresine Çerçeve Arayışı", Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, Sayı 48, 2013, 186-187). Necip Fazıl’ın bir gazete yazısında Sezai Karakoç’un ikinci kitabı olan “Şahdamar” hakkında övücü şeyler yazması üzerine aradan 6 yıl geçtikten sonra ancak 1962 yılında eski samimi düzeyine gelir. Aynı şekilde, 1978’den Üstadı Necip Fazıl’ın 1983’deki vefatına kadar küs kaldıkları söylenmektedir. Sezai Karakoç'un henüz kitaplaşmayan "Hatıralar"ı, "onun 1974 yılına kadar yaşadıklarını detaylı bir şekilde yansıtır." (Büşra Sürgit, age, s.190), dolayısıyla 1974 sonrasındaki olaylar hatıratının kapsamına pek girmez.
Nuri Pakdil’in yakın çevresinden Necip Evlice, bir röportajında “Nuri Pakdil’in hayal kırıklıkları” bağlamında Sezai Karakoç’tan da söz etmektedir. Sezai Karakoç'un Diriliş dergisini aralıklarla çıkardığı 1960 yılından 1966 yılına kadar söz konusu dergiye maddi ve manevi destek veren Nuri Pakdil, 1966 yılında dergi mali olarak zorlanmaya başlayınca maddi destek aramak maksadıyla hemen işinden istifa etmiştir. Bu duruma Sezai Karakoç’un çok fazla aşırı tepki gösteren bir mektup yazması, “Nuri Pakdil için önemli bir kırılmadır.” (Necip Evlice, Röportaj: Yunus Arslan, “Dik, Korkusuz, Bağımsız ve Özgür Bir Eylem Adamı: Nuri Pakdil”, Lacivert dergi, Ocak 2020). 1966 yılından sonra en azından Sezai Karakoç açısından ilişkilerinin eski samimi düzeyine hiç gelmediği anlaşılmaktadır.
FETHİ GEMUHLUOĞLU İLE SEZAİ KARAKOÇ'UN YOĞUN GÖRÜŞMELERİ
Mehmet Gökalp, Fethi Gemuhluoğlu hakkında kaleme aldığı 14.10.1987 tarihli yazısında şöyle yazar: “Yıl 1953, şair Sezai Karakoç, İslâm düşüncesini bir ipekböceği gibi işlemekte, yeni bir şiirine isim aramaktadır. Ona Kaf Sûresinden şu âyet meâlini okur: ‘… Biz insana şahdamarından daha yakınız.’ der demez, Sezai’nin şiirinin ve sonra da kitabının adı ‘Şahdamar’ olmuştur.” (Fethi Gemuhluoğlu, “Dostluk Üzerine”, İz Yayıncılık, 10. baskı 2021, s. 622). Mehmet Gökalp'ın yazısına göre, Fethi Gemuhluoğlu ile Sezai Karakoç’un ilişkilerinin yoğunlaştığı dönemin 1953 öncesinden 1959 yılına kadar sürdüğü anlaşılmaktadır. Daha önemlisi, Mehmet Gökalp'ın bu yazılı şahitliği, Fethi Gemuhluoğlu ile Sezai Karakoç’un ilişkilerinin niteliğine ve derinliğine ışık tutan çok önemli bir belge hükmündedir.
KARAKOÇ İLE GEMUHLUOĞLU’NUN TARTIŞMALARI
Sezai Karakoç ve Fethi Gemuhluoğlu, 1959 yılında aralarında geçen bir tartışmanın ardından küsmüşlerdir. Sezai Karakoç, Hz Ali ile ilgili “Çocukluğumuz” şiirini Fethi Gemuhluoğlu’na ithaf edip 1960 yılında Diriliş’in ilk sayısında yayınlasa da, ilişkilerinin en azından Sezai Karakoç açısından eski samimi düzeyine gelmediği anlaşılmaktadır. Sezai Karakoç’un aradan 30 yıl geçtikten sonra Diriliş dergisinde 9.2.1990 tarihinde yayınladığı "Hatıralar"da yazdığı, “O, yine de fırsat buldukça çocukluğunda ruhuna işleyen bu iddiaları tekrarlardı.” şeklindeki ifadede kast edilenden farklı olarak, Fethi Gemuhluoğlu Hanefi Türkmen bir aileye mensuptur ve çocukluğunun içinde geçtiği ailesinin seceresi de bellidir (Bkz Vikipedi “Fethi Gemuhluoğlu” maddesi, “19. Yüzyılın 2. Yarısında İstanbul’a Yerleşen Arapgirli Bir Aile: Gemuhluoğlu Ailesinin Bir Kolu”, Arapgir Postası, 4.10.2019).
Sezai Karakoç, bu tartışmadan 30 yıl geçtikten sonra 1990 tarihinde yayınlanan Hatıralar'ında (Sezai Karakoç, "Hatıralar", Diriliş, Sayı: 82, 09.02.1990) ilginç çıkarımlarda bulunmaktadır. 1959 yılındaki tartışmaya iki kişiyi şahit tutmaktadır ama her iki şahit de (Erol Güngör, vefatı 1983 ve Mehmet Çavuşoğlu, vefatı 1987) 1990 öncesinde vefat ettiği için, hatırat dergide yayınlandığında söz konusu tartışmayı doğrulatma imkanı kalmamıştır. Sezai Karakoç, tartışmanın esas konusu olan "Muaviye" ile ilgili olarak şöyle bir iddiada bulunduğunu bizzat kendisi yazmaktadır: “Hz Muaviye, itirazında haksız olmakla birlikte, peygamber ailesinin mutlaka baş olması, hanedan olması gerektiği kanaatine karşı çıkmakla bir rutini kırmıştır...” Sezai Karakoç’un bu "rutin kırma" iddiası, ilk dönem tarihi verilerine uymayan tamamen spekülatif bir iddiadır. Nitekim, TDV İslam Ansiklopedisinde, Emevi hanedanın kurulmasının gerekçesi farklı değerlendirilmektedir: "Halifeliği kabile asabiyeti temeline dayanan bir mücadeleyle ele geçiren Muâviye’nin en kalıcı icraatı oğlu Yezîd’i veliaht tayin etmesi, böylece devleti veraset kuralını esas alan bir hânedana dönüştürmesidir.” “Dört halifenin seçiminde ilk müslümanlardan ve Hz. Peygamber’in yakın arkadaşlarından biri olma ve istişare yoluyla seçilme prensipleri dikkate alınmışken Muâviye’nin siyasî ve askerî mücadele sonunda hilâfet makamını ele geçirmesi hilâfet sisteminin özünde büyük değişiklikler meydana getirmiştir. Bu değişiklikler, Hz. Osman’ın intikamını almanın hilâfet meselesiyle hiçbir ilgisi olmadığı halde olayı istismar ederek hilâfet makamına oturan Muâviye’nin oğlu Yezîd’i veliaht göstermesi ve böylece halifeliğin intikalinde veraset sisteminin ortaya çıkmasıyla yeni bir boyut kazanmıştır. Muâviye, Hulefâ-yi Râşidîn döneminde hayli belirginleşen seçim ve biat ilkesini tamamen reddetmekle birlikte oğlu Yezîd’i veliaht ilân edip onun halifeliğini garantiye alacak şekilde saray çevresinde kendini destekleyenlerden oluşan ehlü’l-hal ve’l-akd uygulamasını ve seçimden ziyade kayıtsız şartsız itaat anlamı içeren bir biat usulünü uygulamaya koymuştur.”
KARAKOÇ’UN GEMUHLUOĞLU’NA İTHAFLARI
Sezai Karakoç 1959’dan vefatına kadar Fethi Gemuhluoğlu’nun ziyaretine gider ve kitaplarını saygıyla imzalayıp sunar ki, bu saygı ifadeleri, aşağıdaki alıntılarda aksi iddia edilemeyecek kadar açık bir şekilde görülmektedir:
1-) Çok Muhterem Ağabeyimiz Fethi Gemuhluoğlu’na, Körfezimiz. 4 Nisan 1959. (Körfez).
2-) Muhterem Fethi Gemuhluoğlu Ağabeyimize. 24 Nisan 1962. (Şahdamar).
3-) Çok Değerli Fethi Gemuhluoğlu Ağabeyimize, Saygıyla. 22 Haziran 1966. (Körfez).
4-) Çok Değerli Fethi Gemuhluoğlu Ağabeyimize, 22 Haziran 1966. (Şahdamar).
5-) Muhterem Fethi Gemuhluoğlu Ağabeyimize, 3 Temmuz 1967. (İslamın Dirilişi).
6-) Fethi Gemuhluoğlu Ağabeyimize, 20 Ağustos 1967. (Hızırla Kırk Saat).
7-) Muhterem Fethi Gemuhluoğlu Ağabeyimize. 22 Nisan 1968. (Sesler).
8-) Muhterem Fethi Gemuhluoğlu Ağabeyimize. 22 Nisan 1968. (Mehmet Akif).
9-) Muhterem Fethi Gemuhluoğlu Ağabeyimize. 7 Kasım 1968. (Taha’nın Kitabı).
10-) Muhterem Fethi Gemuhluoğlu Ağabeyimize. 16 Aralık 1968. (Kıyamet Aşısı).
11-) Fethi Gemuhluoğlu Ağabeyimize. (Mağara ve Işık).
12-) Aziz Fethi Gemuhluoğlu Ağabeyimize. 23 Ocak 1971. (Allah’a İnanma ve İnsanlık).
13-) Aziz ağabeyimiz Fethi Gemuhluoğlu’na, Saygıyla. 5 Ağustos 1974. (Ruhun Dirilişi).
“Gerçek Olan Aşktır” (2000) adlı kitabın 49. ve 50. sayfalarında yer alan yukarıdaki bu belgelerden anlaşıldığına göre, Sezai Karakoç hatıratında anlatmasa da, 1959 yılından sonra da vefatına kadar Fethi Gemuhluoğlu’nun ziyaretine gitmiş ve kitaplarını saygıyla imzalamıştır.
Sezai Karakoç'un 25.10.1966 tarihinde yazdığı bir mektubunda "bu çağda bulunmaz bir altın kalp taşıyan Fethi Ağabeyimiz" diye Fethi Gemuhluoğlu'ndan söz etmesi de not edilmelidir.
Hatıratın başka bir kısmında, bu sefer başka bir bağlamda Fethi Gemuhluoğlu ve Sezai Karakoç isimleri birlikte geçmektedir. Mustafa Efendi’nin pek çok sohbetinde, Ahmed Amiş Efendi'nin söylediği şu kelam-ı aliyi naklettiği bilinmektedir: “Hazret-i Muhammed [sallâllâhu aleyhi ve sellem] ba’zân mağlûb gibi görünür, fakat hakîkatte o dâimâ gāliptir.” (Ahmet Amiş Efendi Armağan Kitabı, Kocaeli Vakfı, 2021, s.260). Bu sözün, Gülhane Parkı’nda 1968 yazında Sezai Karakoç’a hitaben de söylendiği ve Fethi Gemuhluoğlu tarafından sonradan teyit edildiği anlaşılmaktadır. Sezai Karakoç bu sözün kendisi hakkında değil, ama nasihat ve ibret alması için kendisine hitaben söylendiğini maalesef fark edememiştir.
Fethi Gemuhluoğlu Sezai Karakoç’a karşı alicenap tavrını hep sürdürmüştür, nitekim 1959’dan 1977’ye kadarki süreçte birkaç tanıdığından Sezai Karakoç’la ilgilenmelerini ve gerekirse şahsi hizmetlerini de üstlenmelerini rica ettiği söylenmektedir.
GEMUHLUOĞLU’NDAN KARAKOÇ’A ÖVGÜ DOLU SÖZLER
Aşağıdaki altı mektuptan alınan alıntıların hepsi de, Sezai Karakoç'un şahsına veya çıkardığı Diriliş'e herhangi bir olumsuz bir tavır veya ima' bir yana, bilakis Fethi Gemuhluoğlu’nun 1960'lar ve 1970'ler boyunca da Sezai Karakoç'a gösterdiği karşılıksız müşfik ilgisini net bir şekilde yansıtmaktadır:
1-) Fethi Gemuhluoğlu, Nuri Pakdil’e gönderdiği 27.11.1964 tarihli mektubunda şöyle yazmıştır: “Senin ve Sezai Karakoç’un yeriniz ve mevkiiniz çok ayrı ve çok başkadır… Yoksa [haftalık Yeni İstiklal gazetesinde] profesyonel bir kadroda gölge adam olarak değil. Siz her ikiniz de asıl mevkiinizde rol almalısınız.” (Necip Evlice, “Dergi, Kitap, Yazmak ve Nuri Pakdil”, Muhit, Mart 2022, s.82-83)
2-) Fethi Gemuhluoğlu, Nuri Pakdil’e yazdığı 5.1.1965 tarihli mektubunda şöyle yazmıştır: “Bu fikrimi çok sevdiğim Sezai’ye de söyleyiniz. Birbirinizi esirgeyip korumaya, görüp gözetmeye, birbirinize siper olmaya mecbursunuz… Şevket Eygi’nin tutumu, çabası, direnişi takdire değer… Dergisinin yolu bellidir. Sen ve Sezai ayrı bir dergi yapınız. Ayrı bir açıdan koşuya çıkınız. Sizler büyük koşuların ve uçsuz bucaksız mesafelerin çocuklarısınız.” (Necip Evlice, “Dergi, Kitap, Yazmak ve Nuri Pakdil”, Muhit, Mart 2022, s. 83)
3-) Fethi Gemuhluoğlu, Nuri Pakdil’e yazdığı 17.1.1965 tarihli mektubunda Sezai Karakoç'u Nuri Pakdil'den ve diğer arkadaşlarından ayrı tutmadığını yazmıştır: “Gönlüm hep sizlerle meşgul. Sen, Sezai, Çavuşoğlu ve Yücel. Sonra henüz tanımadığım fakat kendilerinden çok umutlu olduğum Erdem Bayazıt, Rasim Özdenören, Bahattin Karakoç gibi büyük nefesli gençler. Siz neden bir araya gelmeyesiniz. Bütün imanınız ve artistik çabanızla niye aynı safı tutmayasınız.” (Fethi Gemuhluoğlu, “Dostluk Üzerine”, İz Yayıncılık, 10. Baskı 2021, s. 196)
4-) Fethi Gemuhluoğlu, Nuri Pakdil’e Edebiyat dergisinin ilk sayısının çıkması üzerine kaleme aldığı 10.2.1969 tarihli mektubunda Sezai Karakoç ile ilgili olarak şöyle tavsiye etmiştir: “Sezai’den de şiir veya yazı alınız.” (Fethi Gemuhluoğlu, “Dostluk Üzerine”, İz Yayıncılık, 10. Baskı 2021, s. 205)
5-) Nuri Pakdil, Nazif Gürdoğan'a 2.5.1973 tarihli mektubunda Sezai Karakoç'u ziyaret etmesine Fethi Gemuhluoğlu'nun sevinmesine şöyle anlatmıştır: “İki gün sonra, cumartesi günü Fethi Ağabey Ankara'ya geldi. ... Fethi ağabeye önce istifamı anlattım. Memnun oldu. ‘İyi yaptın Nuri’ dedi, ‘Hesabı yakanın önüne açılır kitap sayfaları.’ Sonra, Sezai'ye gittiğimi anlattım. Çok sevindi. ‘Ayıp olmasa kalkıp oynamak istiyorum sevincimden’ dedi, ‘Senden beklediğim buydu benim.’ Ben de ‘Ödevimdi’ dedim.” (Nuri Pakdil, Mektuplar, Edebiyat Dergisi Yayınları, Cilt 1, 2014, s. 196-197)
6-) Fethi Gemuhluoğlu, Yeni Sanat dergisinin genç yöneticilerine yazdığı mektubunda Sezai Karakoç'u şöyle övmüştür: “Sezai son devirde kendine özgü değil, cümle için mürtefi bir noktadır, doruktur.” (Yeni Sanat, Nisan 1974) Sezai Karakoç döneminde revaçta olan şiir anlayışı 2. Yeni’nin doruğudur ama dostluk ilişkilerinde zirvede olmadığı çok belirgindir.
"HATIRALAR" KİTAP OLARAK YAYINLANMADAN ÖNCE TASHİH EDİLMELİ
Hatıraların sübjektif olduğu herkesçe bilinir ve kabul edilir. Sezai Karakoç’un Diriliş dergisinin 1988-1992 yıllarındaki sayılarında yayınlanan “Hatıralar”ının da subjektif olduğunun söylenmesinde bir yanlışlık yoktur. Ancak “Hatıralar”da yer alan bazı olaylarla ve bazı kişilerle ilgili ifadelerinin şaire yakışmadığı, dahası "sorunlu" olduğu bugüne kadar konuşulmaktadır. Bizzat Sezai Karakoç’un kendisi de hatıratının içinde tereddüdünü şöyle ifade etmiştir: “Bunda hâlâ bir tereddüdüm var. Bu Hâtıralar’ı yazmalı mıydım, yazmamalı mıydım? Bunda hâlâ bir tereddüdüm var.” (Sezai Karakoç, "Hatıralar", Diriliş, 3-10.8.1990) Yukarıda da somut verilerle ispatladığımız üzere Sezai Karakoç’un yanlış ve hatalı hatırlamalarıyla malul “Hatıralar”ında Fethi Gemuhluoğlu ve diğer bazı isimler hakkındaki bazı ifade ve anlatışlarının, bu “Hatıralar”ın Sezai Karakoç'un sağlığında kitaplaşmasına mani olduğu anlaşılmaktır. Kamuoyunun beklentisi de, “Hatıralar” müstakil olarak yayınlanacaksa, muhakkak dikkatli bir editör tarafından somut veriler ışığında gözden geçirilip düzeltilerek kitaplaşması yönündedir.
…….
SEZAİ KARAKOÇ VE FETHİ GEMUHLUOĞLU İLİŞKİLERİ II
Yazımızın ilk bölümünde, rahmetli Sezai Karakoç’un dergisinde parça parça yayınladığı “Hatıralar” adlı otobiyografik eserinin bir editörün elinden geçtikten sonra kitaplaşması tavsiye edilmişti. “Dikkatli bir editör tarafından somut veriler ışığında gözden geçirilerek düzeltilmesi” önerilmişti. “Hatıralar” üzerinde değişiklik yapılmadan iki cilt halinde kitap olarak yayınlandı. Yazımızın ikinci bölümüne devam edelim:
1-) Sezai Karakoç'un hatıratında Fethi Gemuhluoğlu hakkında en azından “nötr” kaldığı tek ifade, aşağıdaki satırlardır: "İstanbul'da yine Laleli ve Marmara kahvelerinde akşamları arkadaşlarla buluşuyor, gittikçe alevlenen olayları aramızda yorumlayıp tartışıyorduk. Gece geç vakitler, bazen, Spor Sergi Sarayı Müdürü olduğu için geceleri de orada kalan Fethi Gemuhluoğlu'na uğruyorduk." (Sezai Karakoç, Hatıralar-II, 2022, s.140)
Fethi Gemuhluoğlu’na yapılan bu ziyaretlerin, 1955-1959 yılları arasında olduğunu çıkarmak mümkündür. Geceleri geç vakit ziyaretine gidecek kadar aralarında samimiyet olduğu anlaşılıyor.
2-) Sezai Karakoç, Tercüman, Necip Fazıl, Ergun Göze ve Fethi Gemuhluoğlu ile ilgili olarak şöyle yazmıştır: “Fakat birtakım kişiler gelip Tercüman’ın Üstad Necip Fazıl Bey’e ve bana yazdırmayı düşündüğünü söylediler. Sonra güya Fethi Gemuhluoğlu devreye girmiş: 'Bunlar keskin insanlardır. Yazıları gazeteye zarar getirir, bunları almayın. Falanı filanı alın.' demiş. Tabii, bütün bunlar birtakım söylentilerdi. Gemuhluoğlu’nun Ergun Göze’yi tavsiye etmiş olması normaldir. Gemuhluoğlu, kendine minnet duyacak birini tavsiye ederdi. Nitekim, Ergun Göze de her vesileyle ona bu minnet borcunu ödemiştir.” (Sezai Karakoç, Hatıralar-II, 2022, s. 336)
Fethi Gemuhluoğlu’nun Sezai Karakoç’un ve Necip Fazıl Kısakürek'in Tercüman’a alınmasını engellediği şeklindeki Sezai Karakoç’un ifadesi, üstü kapalı bir bühtandır. Ergun Göze ise kendi hatıratında Tercüman’da yazarlığa başlamasını geniş bir şekilde yazmıştır: "1969 yılının galiba Nisan ayındaydık. Esasen Babıali’de Sabah gazetesinden ayrılırken, ciddi bir gazete olmadıktan sonra, artık hiçbir yerde yazmamaya kesin karar vermiş ve avukatlığa dönmüştüm… Birdenbire içime bir ilham geldi adeta. Tercüman’da yazabilirdim… Fethi Ağabeyin [Tercüman’ın sahibi] Kemal Ilıcak’la arası iyi olduğuna göre yapılacak şey belliydi. Bu düşüncemi ona açmalıydım… Bir süre sohbet ettikten sonra Tercüman projemi ona açtım. Teklifin zamanıydı çünkü Tercüman’ın yeni bir kadro ile saflarını genişletmek niyetinde olduğunu da duymuştum… Rahmetli aziz dostum, uzun bir sükuttan ve yanaklarına sarkan gözlüklerini düzelttikten sonra merakla bakan gözlerime gözlerini dikti ve ‘Biz bunu şimdiye kadar nasıl oldu da düşünemedik?’ diye hayıflandı. Enikonu heyecanlanmıştı. Eski yazılarımdan üç beş tane istedi ve hemen randevu alıp Kemal beyle görüşeceğini söyledi… Görüştü ve memnun döndü. Görüşme iyi geçmişti…” (Ergun Göze, Yaşasın Hatıralar, Kubbealtı Yayınları, 2007, s. 44-49) Sezai Karakoç hayattayken 2007 yılında yayınlanan Ergun Göze’nin hatıratında, Tercüman’da yazarlığa başlamasının bütünüyle kendi fikri olduğunu ve Fethi Gemuhluoğlu’nun başkalarını engellemek maksadıyla değil tamamen Ergun Göze’nin talebi üzerine Tercüman’ın patronuyla konuştuğunu ayrıntılı olarak anlatması üzerine, Sezai Karakoç‘un daha sonra Fethi Gemuhluoğlu ve Ergun Göze için yazdığı mesnetsiz ithamı telafi etmek için çaba göstermesi gerekirdi.
Ergun Göze’nin Sezai Karakoç’a bir kitabından dolayı açılan davada avukatı olması ve bu davadaki avukatlığından ücret almaması (Sezai Karakoç, Hatıralar-II, 2022, s. 332) ayrıca not edilmelidir.
3-) Sezai Karakoç, Necip Fazıl ve Fethi Gemuhluoğlu ile ilgili olarak şöyle yazmaktadır: “Necip Fazıl Bey’in 50. yıl jübilesinde (yazarlığının 50. yıl kutlamasında) Gemuhluoğlu merhum Üstadı çok öven bir metin okumuş. Bu metin, 1972 yılında çıkan Yeni Sanat dergisine yazdığı mektupta (bu mektup o dergide yayınlandı) benim için sarf ettiği sözlerin aynıydı. O dergi çıkışında (birçok derginin ilk çıkışlarında yaptıkları gibi) hakkımda yazılar yazılmıştı. Gemuhluoğlu onları bu sebeple kutluyor, benim hakkında (sonradan Üstad hakkında da söylediği): “Sezai bir sur'dur.” şudur budur diyerek sitayişle sözler ediyor ve anlamlı (ve o sıralar bozuştuğu anlaşılan grubu ima ederek), edebiyatı “edebiyat komisyoncuları”nın elinden kurtarın diyordu. Gemuhluoğlu’nun bu övgüsü ancak bir kişiye yöneltilebilecek bir övgüdür. Ben, elbet bana değil Üstada yönetilmesini ister ve doğru bulurum. Gemuhluoğlu’yla, daha sonraki yıllarda hiç karşılaşmadık. Sanırım yine grubuna dönmüştü. Zaman zaman bozuştuğu grubuna. O gruptakiler ki Diriliş’ten kopmuşlar, MSP’nin sağladığı büyük imkanlara gark olmuşlardı.” (Sezai Karakoç, Hatıralar-II, 2022, s.457).”
Fethi Gemuhluoğlu Necip Fazıl’ın Jübilesi’nde önceden hazırlanmış bir metin okumadığı gibi, Fethi Gemuhluoğlu’nun ismi önceden belirlenmiş konuşmacılar (İsmail Müftüoğlu, Hasan Aksay, Ayhan Songar, Süleyman Yalçın, Sabahattin Zaim, Recep Doksat, Selçuk Özçelik) arasında da bulunmamaktaydı. Fethi Gemuhluoğlu, bütün konuşmacılardan sonra Süleyman Yalçın’ın ısrarıyla söz alarak irticalen konuşmuştur. İrticalen yapılan bu konuşmanın kayıt kalitesi iyi olmadığı için, konuşmanın tamamı deşifre edilememiş, deşifre edilen kısmı ise “tamir” edildikten sonra yazıya aktarılabilmiştir.
Sezai Karakoç’un 1972 diye hatırlamasına karşın Nisan 1974 tarihinde dergide yayınlanan Sezai Karakoç hakkında yazılan mektupta, “Sezai bir sur'dur” gibi ifade yoktur. Mektuptaki övgüler şöyledir: “Sezai son devirde kendine özgü değil, cümle için mürtefi bir noktadır. Doruktur. “Yeniden Dirilme”dir. Kıyamdır. Davettir ve Davete icabettir.” Fethi Gemuhluoğlu’nun 23 Kasım 1975 tarihli jübilede yaptığı konuşmanın baş tarafında, "sur" sözü vardır ama bağlamı net değildir: "İsrafil'in suru gibi, sur-u İsrafil... Basu badel mevt, mahşer... Yeniden doğuş..." Görüldüğü gibi “sur”la ilgili anlamlı bir cümle oluşmamaktadır. Ne Üstad Necip Fazıl için, ne de Sezai Karakoç için “sur” benzetmesi söz konusu değildir.
Fethi Gemuhluoğlu’nun kullandığı “Edebiyat komisyoncuları” tabiri geniş bir yelpazeyi kapsayan bir genelleme olmasına rağmen belirli bir “grup”u kastettiğini ısrarla işaret eden Sezai Karakoç’un ifadesinden bu “grup”un “Mavera” dergisi çevresi olduğunu tahmin etmek mümkündür. Edebiyat dergisi çevresi ise söz konusu değildir. Oysa Fethi Gemuhluoğlu’nun her iki “grup”la da, Sezai Karakoç'un tabiriyle "bozuşması" varid değildir.
4-) Sezai Karakoç, üstadı olan Necip Fazıl’ın 23 Kasım 1975 tarihinde gerçekleştirilen 50. Yıl Jübilesine konuşmacı olarak katılmadığı gibi, dinleyici olarak da katılmadığını belirtmek durumundayız. Fakat Fethi Gemuhluoğlu ile Necip Fazıl Kısakürek ilişkisine bakınca, daha farklı bir tablo ile karşılaşıyoruz: Necip Fazıl, Fethi Gemuhluoğlu’nun 22 Kasım 1975 tarihinde “Dostluk Üzerine” konuşmasını yaptığı konferansa bizzat gelip başından sonuna kadar konuşmayı dinlemiştir. Fethi Gemuhluoğlu da, bir gün sonra 23 Kasım 1975 tarihinde yapılan Necip Fazıl’ın Jübile’sine katılıp bütün konuşmacılardan sonra söz alıp irticalen konuşmuştur.
5-) Necip Fazıl’ın Fethi Gemuhluoğlu’na olan dostluğu hakkında daha net fikir edinebilmek için, yazdıklarına bakmak yeterli olacaktır. Bu noktada, Necip Fazıl’ın tanıdığı kişiler hakkında -hayattayken veya vefatından sonra- övücü sözler yazmasının çok nadir olduğunu belirtelim. Necip Fazıl Fethi Gemuhluoğlu hakkında 1975 tarihli Babıali adlı otobiyografik eserinde şöyle yazmıştır: “Kendisine hiçbir tecelli zemini aramayan bir tevekkül zarfına bürülü, sessiz ve sedasız ortada görünenlere su taşıyıcı fikir sakası Fethi Gemuhluoğlu...” Necip Fazıl’ın bu hatırat kitabının aynı yıl yapılan Jübilesi’nden önce basıldığını hatırlatalım.
Bir yıl sonra 1976 tarihli Rapor 1 isimli kitabında ise Necip Fazıl şunları yazmıştır: “‘Babıali’ isimli eserimde faaliyet tarzını kısa resmettiğim Fethi Gemuhluoğlu… Bu zat ortaya çıkmaktan ve meydan yerinde görünmekten çekinir ve evvelce belirttiğim gibi harp meydanının üniformalı askerlerine, sırtında ne bir üniforma, ne bir şey, levazım subayı vazifesi görür bir mizaç… Çarpışanlara su, ekmek ve mühimmat taşır, hatta talim ettirici müstesna bir zevk ve idrak sahibi ve bütün yarım oluşlardan tiksinici bu zat…”
Fethi Gemuhluoğlu’nun vefatında cenaze namazı için 7 Ekim 1977 tarihinde Fatih Camii’ne giden Necip Fazıl Kısakürek, orada kendisine rastlayan Abdülkadir Sezgin “Üstad, ne diyorsunuz rahmetli için?” diye sorunca Necip Fazıl hayıflanarak şöyle der: “Bugün bir lügat kaybettik.”
Necip Fazıl Fethi Gemuhluoğlu’nun vefatının ardından köşesinde yazdığı yazısında Fethi Gemuhluoğlu’nu şöyle anıyordu: “Onu meydan yeri tanımaz. Fakat meydan yerinin tanıdığı politikacılar, muharrirler, fikirciler, hususiyle ‘sağ’ yaftasının belirttiği çerçeve içindekiler çok iyi tanır. Bâbıâli kitabımda özleştirmeye çalıştığım gibi, Fethi Gemuhluoğlu, harp meydanında görünmeyen, fakat ateş hattındakilere sakalık eden, nakliye ve levazım kollarına yön veren, hususî çevrelerde mayası halis bir gençlik yoğuran, gönlü tasavvuf kokusiyle ıtırlı ve dili en murassâ Osmanlıca zarfı içinde İslâmî zevk mazrufiyle nakışlı, son turfanda bir tipdi..." (Necip Fazıl Kısakürek, "Bir Ölüm Münasebetiyle", Sabah, 11.10.1977)
Yazımızın genelinde daha çok Fethi Gemuhluoğlu ile Sezai Karakoç ilişkilerine odaklanmaya çalıştık. Sezai Karakoç ile ilgili bazı rivayetleri de bu yazının çerçevesi dışında kalacağı için almadık. Sezai Karakoç'un “Hatıraları", kuşkusuz edebiyat tarihi bakımından incelenecek ve bir edebiyat türü olan hatırat türü içindeki yeri değerlendirilecektir. Sezai Karakoç’un kaleme aldığı hatıratında 5-6 yerde geçen Fethi Gemuhluoğlu ile ilgili konulara veya olaylara da değindik, hepsini teker teker irdelemekten çok Sezai Karakoç’un ve Fethi Gemuhluoğlu’nun yaklaşım tarzını göstermekle yetindik.